sinavmerkezi.org bahis siteleri https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

ZİLE'DE YAŞAMAK

1960 Yılından Bugüne

Hulusi Serezli Yazıları Yayın: 17 Şubat 2023 - Cuma - Güncelleme: 17.02.2023 15:05:00
Editör -
Okuma Süresi: 6 dk.
2176 okunma
Takip EtGoogle News

1960-61 yılları. İstanbul'un nüfusu bir milyon iki yüz bin  civarında.  Beyazıt Lalelide,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde okuyorum. 

Aksaray üst geçiti henüz yapılmamış. Vatan ve Millet Caddeleri yeni açılmıştı. Topkapı-Bakırköy arası bomboş, arada sadece Ömür Yoğurdu vardı. 

Okulum eve çok yakındı. Laleli Ordu Caddesinden, Saraçhane’ye dönülen köşedeki üç katlı apartmanda oturuyordum. Binanın girişinde Rumeli göçmeni olan ev sahibimin “ŞAR" isimli lokantası, apartmanın katlarında ise 15 civarında Doktor muayenehanesi vardı. En üste bir oda, salonlu küçük çatı dairesinde kalıyordum. 

 

Terastan Valide Sultan Camii, Pertevniyal Lisesini, Yenikapı, Çakıl Gazinosunu ve denizi görüyorum.  4 yolun birleştiği Aksaray meydanının ortasında kocaman yuvarlak bir göbek vardı. Sağa Saraçhane başına doğru dönülünce; Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Kitap Kitapevi isimli kırtasiye dükkânı, biraz yukarısında ise İstanbul Belediyesi vardı. 

Ordu Caddesinden Beyazıt'a çıkarken solda Laleli Camii yeni restore edilmişti. Caminin altında dükkanlar, içeride ise Petek Pastanesi vardı. Hemşerim Reşat Akman’ın işlettiği Varan Otobüs Şirketi yazıhanesini geçince Tayyare apartmanlarına geliyordunuz. Mimar Kemalettin Beyin yaptığı bu apartmanlar daha sonra otel oldu. Biraz ileride yer alan Acemin Kıraathanesine: Garip bir adam gelirdi sabahtan akşama kadar Allah'a Dünyayı şikâyet eden mektupları yazar postaya verirdi. 

Fen- Edebiyat Fakültelerinin yanından Veznecilere dönülen köşede Meşhur Hacı Bozanoğluları ilk Kebapçı dükkanını yeni açmıştı. Hesap öderken.  Öğrencilere sigara ikram etmesi lokantanın kısa zamanda tanınmasına sebep olmuştu. 

Hemen üstündeki Tarihi Hasan Paşa Fırınının önünden geçerken nefis çörek ve böreklerin kokusu sizi içeri davet ederdi.

Öğrencilerin yoğun olduğu Saraçhane başı Sinemalarında tek bilet ile 3-4 filim seyredilirdi. Yeni Sinemada filimler biraz daha kaliteli olurdu. 

İstanbul’un en büyük öğrenci yurdu olan Site yurdu Veznecilerde idi. Karşısında Sivas Yurdu, Bozdoğan Kemerini biraz geçince solda ise Tokat Talebe Yurdu vardı. Süleymaniye Camiinin karşısında küçük ama çok leziz yemekler yapan lokantalar vardı.  Gönlü zengin aşçılar yarım porsiyon isteyen öğrencilere tam Porsiyon yemek verir. Yarım parası alırdı. O lokantalarda yediğim Orman kebabının tadı hala damağımdan gitmez. 

Tokat Talebe Yurdunun hemen karşısındaki küçük kapıdan İstanbul Üniversitesinin arka bahçesine girilirdi. Hukuk ve İktisat, Fakülteleri burada idi. Üniversite bahçesinde yer alan Beyazıt kulesinin 180 basamaklı ahşap merdivenlerini mola vermeden çıkamazdınız. Kuleye çıkan çiftleri takip eden yukarıdaki itfaiyeciler merdivende ayak sesleri kesilince aşağıya “Bekleme yapmayın” diye bağırırlardı. 

Rektörlük binası Beyazıt Meydanına bakan ana giriş kapısında yer alıyordu. Beyazıt Caminin yanında Küllük kıraathanesi şair ve yazarların uğrak yeri idi.  Sahaflar ve Kapalıçarşı her zaman kalabalık olurdu.

Meydanın tam karşında   Marmara Sineması kaliteli vizyon filimler oynatır, arka Sokağında yer alan Marmara kıraathanesi ise üniversite öğrencileri ile dolup taşardı. 

Laleliye inerken soldaki çalı süpürgesi yapan imalathaneleri geçince Meşhur Koska Helvacısı. Alt köşesinde ise O günlerde Türkiye, tek subesi bulunan Migros mağazası Vardı. Yolun karşısında Fen ve   Edebiyat Fakülteleri tüm ihtişamı ile yükselirdi.  Türkiye'de inşaa edilen ilk modern üniversite binası olma özelliği taşıyan Fen ve Edebiyat Fakülteleri taş yapısı, Osmanlı ve Türk mimarisinden esinlenen yüksek taç kapısı, kocaman anfileri ve modern yapısı ile hala hala İstanbul'un en güzel binalardan biri olmaya devam ediyor. 

Fakultenin kantini kalabalık olmasına rağmen inadına sesiz olurdu. Kantinde Türk kahvesi içmek, fal bakmak bir ayrıcalıktı. 

AKSARAY MEYDANI

Çoğunluğu Arkeoloji ve Sanat tarihi bölümlerinde okuyan zengin kızlar moda dergilerinden çıkmış gibi şık kıyafetler ile kantine gelirdi.  Bacak, bacak üstüne atıp serçe parmaklarını kaldırarak kahvelerini yudumlar dikkatleri üzerlerine çekmeye çalışırlardı.  

Öğrencilerin yoğun yaşadığı: Aksaray Laleli ve Beyazıt semtleri Anadolu şehrinden farklı değildi. Herkes birbirini tanır, yardım ederdi.   Dostluklar Gerçekti.

Okuldan sonra Zile'ye dönüp. Babam ve ağabeyim ile çalışmaya başladım. 60 yılı aşkın bir zamandır. Zile’deyim. İmkân olduğu halde başka yeri hiç düşünmedim. Çünkü Zile'de insanı mutlu edecek her şey var. Dostlar var. 200 metrelik bir yolda yürürken en az 10-15 kişiye “Merhaba” diyorsun. Toka edip hal, hatır soruyorsun. Sohbet edebiliyorsun. Bundan büyük mutluluk olabilir mi?

İyi ki Zile'deyim…

#
Yorumlar (3)
Bozok
26.05.2023 21:11
Arkadaşlar ben 1980 yılında zilede ayrıldım çocukluğum çay mahallede geçti. Bu yıl bayramda Zile ye gittim ne yazıkki hiç bir ilerleme yok hatta var olan trafik lambaları bile sökülmüş. Çok üzücü.
Ahmet Kağızman
18.02.2023 17:28
Ahmet Sakın
17.02.2023 22:32
Herzaman dilimden düşmeyen bir cümle var, ARKADAŞLAR,ZİLE VE TİCARETTE İKİ TEMSİCİMİZ VAR,SEREZLİLER VE ÖZKALELİLER.
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.