sinavmerkezi.org bahis siteleri https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

SEMPOZYUM SONA ERDİ

III. Tarihi ve Kültürü ile Zile Sempozyumu Yapıldı

Yayın: 10 Ekim 2015 - Cumartesi - Güncelleme: 10.10.2015 20:44:00
Editör -
Okuma Süresi: 15 dk.
1105 okunma
Takip EtGoogle News

“III.Tarihi ve kültürü ile Zile Sempozyumu” Yapıldı. 8 Ekimde başlayan 2 gün devam eden sempozyumun açılış töreni Saray sinemasında yapıldı.

Saray Sinemasında sabah 10.00 da başlayan sempozyumun açılış töreninde Yard. Doçent Dr. Mehmet Yardımcı, Belediye Başkanı Lütfi Vidinel, Tokat Valisi Cevdet Can, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin’in ve Ak Parti Tokat Milletvekili Prof. Dr. Coşkun Çakır birer konuşma yaptı. Konuşmacılar Zile’nin tarihi ve kültürel birikimi ile ilgili yönlerini vurguladılar. Yapılan konuşmalarında sonra “Tarihi ve kültürü ile Zile Sempozyumu” sunumlarına geçildi.

Oturum başkanlığını  Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yaptığı birinci bölümde Prof. Dr. Akif Erdoğru, Prof. Dr. Münir Atalar ve Doç. Dr. Armağan Elçi’nin sunduğu bildirilerin okunmasından sonra;  Devlet Sanatçısı Doç. Dr. Armağan Elçi; Necdet Kurt’un sazı eşliğinde Zile türkülerinden bir demet seslendirdi.

deneme bonusu veren siteler

Sempozyuma öğleden sonra ki bölümüne Dinçerler GOP Üniversitesi Zile Dinçerler Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu’nda devam edildi.

Aşık Talibi Salonunda Prof. Dr. Erman Artun yönetiminde yapılan oturumda; Web sitemizin Zile Sitesi’nin sahibi Hulusi Serezli Zilesitesi.com> bir bildiri sundu. Hulusi Serezli’nin sunumuna Veteriner Hekim Arif AKYÖRÜK yardımcı oldu.

 


Hulusi Serezli’nin sunduğu bildirinin konusu cumhuriyetin ilk yıllarında Zile’den götürülen Aziz Peygamberimizin Mübarek Hırka-ı Şerifi ile ilgili idi.

TARİHİ ve KÜLTÜRÜ ile ZİLE SEMPOZYUMU

Hulusi Serezli’nin sunumunu akademisyen ve izleyiciler ilgi ile dinlediler. Zile’yi olduğu kadar tüm İslam alemini de ilgilendiren böylesine önemli bir konuda yaptığı katkı için Hulusi Serezli’yi kutladılar. Ülkemiz ve Zile için bundan büyük ve önemli bir şey olamaz. Yıllardır Zile'yi marka şehir yapmak için uğraşıyorsunuz. Ancak asıl öne çıkartılması gereken elinizde var olan bu hazineyi yani: Hırka-ı Şerifi göz ardı ediyorsunuz.Yani kısaca teferruatlarla uğraşıyorsunuz.  

Siz Zile'liler şehrinizi seviyor ve gelişimini istiyorsanız her iş bir kenara bırakılmalı. Hırka-ı Şerifi gün yüzüne çıkamak ve Zile’ye getirilmek için top yekûn seferberlik ilan etmelisiniz. Dediler.

Oturumda Hulusi Serezli’yi dinleyen konuklardan Prof. Dr. Taciser Onuk ve Doç. Dr. Armağan Elçi;  Hulusi Serezli’nin sunumdan çok etkilendiklerini belirtiler.

Doç. Dr. Armağan Elçi sunumu yapan web sitemizin sahibi Hulusi Serezli'ye "Sözlerinizden çok etkilendim. Sunum sırasında gözyaşlarımı tutamadım. Keşki konunun ilgilileri de sizi dinleme imkânı bulsalardı". Dedi.

 

 

Bir devlet sanatçısı olan Sayın Armağan Elçi ve Hırka-ı Şerifin Zile’ye getirilmesi konusunda tüm imkânları ile yardıma hazır olduğunu belirtti.

III. Tarihi ve kültürü ile Zile Sempozyumuna  cuma günü yapılan sunumlar ile devam edildi. Sempozyum boyunca araştırmacılar ve akademisyenler tarafından 92 adet bildiri sunuldu.

Sempozyum sonuç bildirgesinin okunmasından sonra katılımcılara onur belgesi ve plaket verildi.  Yapılan kapanış töreninden sonra tüm katılımcıların toplu olarak resim çekilmesi ile sempozyuma son verildi.

Cumartesi günü Zile dışından gelen misafirler için Zile ve Ballıca Mağarası ile Tokat’ ı içine alan bir gezi düzenlendi. Toplantıya katılan tüm misafirler Zile'ye gelmekten dolayı memnuniyetlerini belirterek iyi izleniler ile ayrılacaklarını söylediler.

Zile Sitesi ve Hulusi Serezli adına; Zile Belediye Başkanı Lütfi Vidinel’ in şahsında; Başta Doç. Dr. Mehmet Yardımcı olmak üzere, sempozyumda emeği geçen tüm akademisyen ve katılımcılara teşekkür eder. Bildirilerde açıklanan sonuçların Şehrimizin daha iyi günlere ulaşması için yapılacak çalışmalara yön vermesini, hayırlar getirmesini dileriz.

 

 HULUSİ SEREZLİ' NİN SEMPOZYUMDA YAPTIĞI SUNUMUN KISA BİR ÖZETİ

ÖZET

Hulusi SEREZLİ

hs@isbank.net.tr 

Aziz peygamberimiz Muhammet Mustafa (SAV) den, Hazreti Ebu Bekir’e, ondan torunu Bayezid-i Bistami’ye ve onun torunları vasıtası ile Zile’ye gelmiş olan, Mübarek Hırka-ı Şerifleri; Tekkeler ve Zaviyeler Kanunu çıkınca Zile’den Ankara’ya götürülmüştür. Hırka-ı Şerif’in tekrar Zile’ye getirilerek Beyazı-ı Bestami Külliyesindeki ait olduğu yere konularak halkın ziyaretine açılmalıdır.

 

Anahtar kelimeler: Muhammet Mustafa(SAV), Beyazıt-ı Bestami, Şeyh Ethem Çelebi, Hırka-ı Şerif,

 

GİRİŞ

Bilim adamı veya araştırmacı değilim. Bu bildiriyi sunmaktaki amacım tarihe not düşmek ve bir gerçeği kayıt altına alarak doğduğum şehre olan vefa borcumu ödemektir. Bildiriyi hazırlayıp ve sunmada bana destek olup yardımını esirgemeyen, gerçek bir Zile sevdalısı olan Veteriner Hekim Sayın Arif AKYÖRÜK’e teşekkürlerimi sunuyorum.

 Aslen Serez’li olan babamın dedesi; bundan yaklaşık 210 yıl önce tesadüf eseri uğramış bir daha Zile’den ayrılamamıştır. Allah ondan razı olsun. Serez’den Zile’ye göç eden babamın dedesi Serezli Halil Efendi ile benim dedem Bekir Efendiler ikisi de Zile’de Kislik Medresesinde müderrislik yapmışlardır. Aralarında Eski İstanbul müftülerinden Bekir Haki Yener ve Arif Kılıç gibi pek çok değerli kişi yetiştirmişlerdir. Amcam Yakup Lütfi Serezli ise Zile’de yeni Latin alfabesini öğreten Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden biri idi. Dini ve kültürel birikimi olan eğitimci bir aileden geliyorum. Bu gün sunacağım bildiri babam Şükrü Serezli’nin yaşadığı bir olay ile ilgilidir.

Babam şöyle anlatıyordu; “Sanıyorum 10-12 yaşlarında idim. O yıl Zile’de büyük bir kuraklık yaşanıyordu. Her yer kurumuş. İçmeye dahi su bulunmuyordu. Susuzluktan etkilenen hayvanların feryatları yeri göğü inletiyordu. Çaresiz kalan halk ne yapacağını şaşırmıştı. Tekrarlanan yağmur duaları da fayda vermeyince, din adamları; Aziz Peygamberimizin mübarek Hırka-ı Şeriflerine müracaat etmeye karar verdiler. Bu olayın yaşandığı yılda Peygamber Efendimizin mübarek Hırka-i Şerifleri Zile’de Şeyh Ethem Çelebi Külliyesinde muhafaza ediliyordu.

Şimdi Peygamber Efendimizin Hırka-i Şerifleri* çıkarılarak, tören yapılacaktı. Duyurular yapıldı. Zile ve civardan gelen mahşeri kalabalık Beyazıt-ı Bestami külliyesinde toplandı. Dualar salat-ı şerifler okunarak mübarek Hırka-i Şerifin muhafaza edildiği sandık ortaya getirildi. İçinde ki bohça ağır, ağır özenle açıldı.  Herkes huşu içinde, nefesini tutmuş, gözyaşları içinde bekliyordu. Müftü efendi; Mübarek hırkanın sağ kolunun ucunu takriben bir santim kadar su dolu tasa batırdı. Ben ön sıralarda olduğum için her şeyi açıkça görebiliyordum. Hırka-ı Şerifin ucu suya değer değmez, gök gürlemeye başladı. Günlük, güneşlik olan hava birden karardı. Aynı anda caminin dışında bulunan halk; Yağmur yağıyor. Diye sevinç çığlıkları atmaya başladı. Herkes sevinçle ayağa kalmış birbirine sarılıyordu.’

Diye anlatan babam;

Yağmurun bir hafta kadar sakin, sakin yağmaya devam ettiğini. O yıl güzel, mahsulü bol bir yıl olduğunu anlatıyordu.”

Bu olayı daha sonra rahmetli Zile Müftüsü Arif Kılıç ile Osman Karadavut hocadan ve başka kişilerden de dinlemiş, duyduklarımdan çok etkilenmiştim. Böylesine değerli bir emanet Zile’den götürülüyor, kimse onu aramıyordu.  Buna anlam veremiyordum. Bu duygular içinde yıllarca Hırka-ı Şerifin izini sürdüm. Aradım. Olayı yaşayanlar ve mübarek Hırkanın varlığını bilenler her geçen gün azalıyordu.

1999 yılında bir tesadüf eseri Ankara Etnografya Müzesi Müdürü Şinasi Beyle tanıştım. Şinasi Bey bana

-       Hırka-ı Şerif şu anda bizim müzemizde, ancak şu anda sergilenmiyor.

-        Zileliler olarak istenilen işlemleri yapmanız halinde Hırka-ı Şerifi size geri verebiliriz dedi.

İstenilenlerin en başında Hırka-ı Şerifin güvenli  şekilde muhafaza edilebileceği bir mekân geliyordu.

 Duyduklarım beni müthiş mutlu etmişti. Havalarda uçuyordum. Sevinç içinde Zile’ye geldim. Yöneticilere anlattım. Onlar da çok sevindiler. Hırka-ı Şerifin Zile’ye getirilmesi için gereken her şeyi yapacaklarını söylediler.

Şinasi Bey yaptığımız görüşmeden bir süre sonra vefat etti. Yerine Hikmet Denizli müze müdürü oldu. Doçent Dr. Orhan Yılmaz ile birlikte Hırka-ı Şerifi görmek için Kültür Bakanlığından özel izin aldık. Müzede resimlerini çektik. Hırkayı şerif gelişi güzel bir depoya konulmuştu. Kimse onun Aziz peygamberimize ait olduğunu bilmiyordu. Gereken ihtimam gösterilmiyordu. Müze personeli benim anlattıklarımdan sonra Hırka-ı Şerife karşı daha saygılı ve özenli davranmaya başladılar.

Aradan 15 yıl geçti. İki müze müdürü vefat etti. Bende 73 yaşıma geldim. Daha ne kadar yaşarım bilmiyorum. Yıllardır uğraşıyor, hemşerilerime, ilgililere, yöneticilere konun önemini anlatmaya çalışıyorum. Bu yaz başında Sayın Valimize mektup yazdım. Özel olarak görüştüm. Gelişmeleri ona da anlattım. Henüz bir gelişme olmadı.

Konuyu gündemde tutmak için kendi yönettiğim www.zilesitesi.com web isimli sitemde yazı ve haberler yazıyorum. Çıkabildiğim televizyon kanallarına, gazetelere anlatıyorum. Henüz gerekli kamu desteğini alamadım.

Şu anda dünyada bilinen 3 tane Hırka-ı Şerif var. Bunlardan biri Topkapı Müzesinde diğeri Hırka-ı Şerif camisinde. Üçüncüsü ise Tekkeler ve Zaviyeler kanunu çıkınca Zile’den önce Tokat’a daha sonra da Ankara Etnografya müzesine götürülen bizim Hırka-ı şerifimizdir.

Zile’den götürülen, şu anda Etnografya müzesinde muhafaza edilen bu üçüncü Hırka-ı Şerif

Aziz Peygamberimizin (SAV); can yoldaşı, Müslümanların ilk halifesi, ayni zamanda Peygamberimizin kayınpederi olan; Hazreti Ebu Bekir’in 6. göbekten torunu olan Beyazıt-ı Bestami hazretlerinin torunlarından; Şeyh Musa Fakih tarafından Zile’ye getirilmiştir.  Beyazıt-ı Bestami Külliyesi Zile’de yüzlerce yıl hizmet verdi. Burada çok değerli alimler yetişti. Aziz peygamberimizin mübarek hırkaları uzun yıllar halkın Beyazı Besten diye isimlendirdiği bu külliyesde muhafaza edildi.

Beyazı Besten külliyesi Cumhuriyetin ilanından sonra Tekkeler ve Zaviyeler kanununa aykırı görülerek kapatıldı. Külliyede muhafaza dilen Hırka-ı Şerif’te Zile’den götürüldü. Şu anda külliyeden geriye sadece cami ve türbe ayakta kalabildi.

SONUÇ OLARAK

Ramazan Aylarında insanların Hırka-ı Şerif camisinde ve Topkapı müzesinde bulunan Hırka-ı Şerifleri görmek için yaptıkları mücadeleye dikkatleri çekmek istiyorum.

Yıllardır Hırka-Şerifi muhafaza etmeye uygun yer olmayışı bahane edip sergileyecek yer arıyoruz. Müze yapılmasını bekliyoruz. Oysaki hemen külliyenin yanı başında ki Naci Giray evi hazır Hırka-ı Şerifi bekliyor. Belki de o ev Kanuni Sultan Süleyman’ın 1553 yılında Zile kadısına yazmış olduğu fermanda bahsedildiği gibi Beyazıt-ı Bestami Külliyesinin müştemilatı idi. Ne demişler taş yerinde ağırdır. Ayrıca her tarihi değer ait olduğu yerde daha değerlendirilmelidir. Onun yeri bir müze değil Ailesinin yanıdır. Beyazıt_ı Bestami Külliyesidir.

Sempozyum dolayısı ile konuyu bir kez daha gündeme getirmekten dolayı çok memnunun. Bu vesile ile tüm hemşerilerimi ve  ilgilileri bize Allah’ın bir  lütfu olan emsalsiz ,kutsal, büyük hazineye sahip çıkmaya davet ediyorum. Sivil toplum kuruluşları ile konunun asıl sahibi olması gereken Zile Belediyesini ve Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekanlığını birlikte  harekete etmeye çağırıyorum. Öncelikle yapılması gereken işleri aşağıda maddeler  halinde  belirtmek istiyorum. Buna göre ;

  1. Vakit geçirmeden bir komite oluşturulmalı, Zile Hırka-ı Şerif Vakfı Kurulmalıdır.
  2. Belediyeye ait olan Naci Giray evini kurulacak vakfa devredilmelidir.
  3. Şeyh Ethem Çelebi Cami yanında bulunan uygun mekânlar da ilave edilerek eski tarihi yapısına kavuşturulmalı, Bu alan bir külliye haline getirilmelidir.
  4. Naci Giray evi Kültür bakanlığından onay alınarak Hırka-ı Şerifin teşhir ve muhafaza edileceği bir mekân olarak düzenlenmeli burada halkın ziyaretine açılmalıdır.
  5. Kurulacak Külliyede GOP Üniversitesine bağlı bir Beyazıt-ı Bestami Enstitüsü açılmalıdır. Üniversite bilimsel araştırma yapılmalı
  6.  

Zile’ye ait Hırka-ı Şerifin özellikleri;

Biçim, dokuma ve renk olarak Peygamberimizin diğer iki Hırka-ı şerifi ile ayni olup. Ankara Etnografya Müzesinin resmi kayıtlarında Hırka-ı Şerif için şunlar yazıyor.

* Kumaşın omuzlardan ikiye katlanıp gayet basit bir şekilde biçilen
uzun hırkanın kolları boldur, baştan geçirilir, kumaşı dar olduğundan
yanlarına, kol altlarına ek konulmuştur. Bu sade kaba mavi küçük kareli
pamuklu hırkanın bezi karelerinin her birinin içine batırılıp çıkan düz
iplik dikişi ile astara dikilmiş ve iplik hafifçe çekilip kumaş kabarık
görünür.

Krem rengi kalın bez. Ayrıca ipliklerle dikilerek üzerine
muntazam şekiller işlenmiş, önü kapalı yalnız baş geçecek kısmı açık iki
kollu eni dört parçadan dikilmiş astarı beyaz bez şeklinde kayıt
düşülmüştür. Hırkanın uzunluğu 125 sm (cm), iki kol ucundan 198 cm, etek
eni 124 cm'dir. *

 

Zile’den Hırka-ı Şerif ile birlikte Etnografya müzesine götürülenler arasında Aziz Peygamberimizden kalması muhtemel olan çok değerli eski bir seccade ile 1 adet Mevlevi takkesi de bulunuyor.

 

 

 

 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.